23 Temmuz 2013 Salı

SMÖ ve 40 Melis Reynalar



Neredeyse bir yıldır vıttırvızıklarımdan uzaksınız. Gerçi alıştınız benim "ce eeee" yapıp kaçmalarıma sık sık. Karşıdan karşıya geçmeyi hasbel kader öğrenmiş ama özet geçmeyi bir türlü öğrenemeyen Naniklerin prensesi Patria'dan pek bi selamlar şeker kaselerim...

Sabahlara kadar, susmadan, utanmadan, usanmadan ve yorulmadan anlatabilirim tek bir kelimeyi; ÖZLEDİM!

Özlem artık güneş lekesi gibi canıma tak dediği bir anda, kadın blogerlar facebook grubunu açtım ve kendi usulümce bir selam vereyim dedim. Ammman allahcım ne görelim,

24 Ağustos 2012 Cuma

Gülümsemek; n pahasına?!

selamlar 1000 küsür Düd Düd Düriyeciğim...

Bilmem kaç günlerdir sizi çok fazla ihmal ettim, allah bilir n yapmıyosam artık.  Neyse; bugün, dilek hakları konusunda saçmalama kararı aldım; son dilek, tek dilek...

Yetinmek nedir bilmeyen yanım, son ve tek dilek müsessesine ateş püskürüyor açıkçası. Niye tek ya da son dilek diye bir şey var da, hadi yine iyisin 3 dileği ya da sondan 3. dilek falan yok?!

Bana bak kader, en az 3 dilek istiyorum; azıcık ucundan kendim için ve 2 çok sevdiğim için kullanacağım haklarımı. gördüğün üzere hiç bencil değilim kadercim.  Böylece belki bi dilek hakkı da düriyerlerim için verebilirsen hiç fena da olmaz. Elbette benim hiç bir saçmalığım boşuna olmadı biliyorsunuz düriyeciklerim... bu saçmalıklarımın da bir nedeni var...

Mutluyum pek çok şükürler olsun ama mutluluğumu gölgeleyen, en az mutluluk nedenlerim kadar önemli başka bir hadise var; sağlık gibi.

2 çok sevdiğim insan sağlık sorunlarıyla boğuşuyor, o arsız gülüşlerim gölgelendi bilog. Tam gülümseyeceğim anlarda "unutma" diyor kader; unutma; seni gülümsetenin acılarını... anlıyorum ki bedelsiz mutluluk yok!

Ben kansere kaç canlar verdim, kendim senelerce mücadele ettim, direndim ama doymuyor. He mücadeleyi bırakacak mıyız, "aaa kanser geldi hoşgeldi" mi diyeceğiz mesela, elbette hayır. bir kez daha sevdiklerimi benden almaması için canımın telaşını bıraktım bi kenara... gülümsemek bazen sevdiklerinizin acıları dinsin diye kendi yıkımımız pahasına...

yani bu derdum beni yakar, söndürmez karadeniz anlıyor musun bilog?!

14 Ağustos 2012 Salı

Ayrılık vakti sevgili anonimus

Tam huzura doğru amuda kalkmışken, Spiderman ve kabilesi tarafından ofise hapsedilen Patria kişisinden selamlar bilogcum.

gün itibariyle anonimlere yorumu  kapamış bulunuyorum.  vatan ve millet olarak öylesine sıcak günlerden geçiyoruz ki; anonim yorumların içeriği sıcaklarla paralel olarak cıvıdı.

hani anlamıyorum da; adım böylesine amazona da çıkmışken, daha sayfaya girer girmez grrrlayan bir foto da olayımı özetliyorken hangi çılgın bu anonimleri gaza getiriyor? Bana da yazık! O yorumu  silmek için bir kaç tuşa basmam falan gerekiyor bilog.

- Heeey Patrialı; bu yorumu sonsuza kadar kaldırmak istiyo musun?
- Hıııhıı yoket, ağzını yüzünü kibarca tekmele bilog.

Ve elveda sevgili anonimuslar, iyi kötü günlerimiz oldu ama artık bu bilogda saçmalayamayacaksınız. 

Günün anlam ve önemini anlatmaya asla yetmeyecek şiyirim:

ciğerlerim iyota hasret,
gözüm dalgalara.
çıkabilsem kaçkarlara,
dokunabilsem bulutlara
uyan Patria uçacaksın daha


13 Ağustos 2012 Pazartesi

Olaylar olaylar

bi takım dudak hareketleri yaparken yanlışlıkla "s*tir et" dediği için son derece mahçup olan Patria kişisinden pek bi selamlar bilogcum.

Çok ihmal ettim sizleri farkındayım ama olaylar olaylar... Merak edenlere duyurulur; iyiyim!

Neyse güne gayet üzgün başladım aslında, ama şu anda Eternal Sunshine Hafıza Silme Bakım ve Onarım Merkezinden çıkmış gibiyim. Adeta 10 kalem pirzola yedim, adeta alınyazısının ilk parkurundaki bir bebek misali resetlendim, kendimi buldum tek bir şarkıyla.

Neyse, bana bak bilog! Bazen kendini çok kötü hissedersin, tüm hayallerin alt üst olabilir, düzeltmek için çabalarsın ve daha da batarsın.  yanlışlıkla s*tir et diyebilirsiniz olan olmuşunuza ya da;

Olmadı mı, yetmedi mi, bi ümit var mı? 
Buyrun ömrümün şarkısını dinleyelim. Yok ben ille de mutsuz kalıcam mutlaka huzursuz olucam diyenleriniz için özellikle belirtmeliyim ki; hayat çok acımasız. tek bir gülüş bazen hazine değerinde. ve siz bazen suratsız suratsız dolaşıp canımı sıkıyorsunuz insanlar, sizin için endişeleniyorum insanlar, soğuk seslerinizle buz kesiyorum insanlar, yazık ediyorsunuz insanlar, çok seviliyorsunuz insanlar, dünya bir yana siz bir yana insanlar, alır o altı harfinizi alnıma yazarım insanlar, açtığınız o mesafede kayboluyorum, yitiyorum insanlar, canımı yakıyorsunuz ama ben güçleniyorum insapğlkşlsşdfnf



Pabucunuzun süper kahramanı Patria'dan saygılar...

12 Ağustos 2012 Pazar

Bir müjde bekliyorum

Deli deli hallerdeyim son günlerde, çaresiz...

mümkün olsa canımı vereceğim birisi için dualarını istiyorum bilog.

26 Temmuz 2012 Perşembe

Boğa burcuyla zayıflayın

"Kızına gönül verdim darılma hanım teyze" konseptli Patria kişisinden pek bi selamlar bilogcum.

bugün sizlere asrın kıyağını yapmak üzereyim, çok ballısınız yine hınzırlar. Kızılayımız tarafından dağıtılan misminnacık kot şortları giymeyen kızların ıslak incir dallarıyla dövüldüğü bu zor günlerimizde başka neyden bahsedebilirdim di mi?!


Bildiğiniz üzere günde 2 gergedan ve 1 fil yemek suretiyle zayıflığımı korumaktayım. Alnıma yazılmış bi kere bu artık yapcak bişey yok, hasetlik etme da bilog!

25 Temmuz 2012 Çarşamba

Fatma mı ŞEN?

Öfke konseptli Patria insanından selamlar bilogcum.

Konuyu biliyorsunuz bilmeyenler buyursun öfkemin nedenini bir anlasın. E artık bilmeyen de kalmadığına göre alır öfkemi yürürüm ben !

Fatma Şen'in yaşadıkları bu ülkenin ender örneklerinden değil, psikopatlığın yaratıcı ve yavşak bir boyutu şüphesiz. Adam kendisi zahmete bile girmiyor, kadına kendisini astırtıyor. Balkondan kendisi atmıyor da "atla emri"ni veriyor. Öylesine aciz öylesine oksijen zaiyatı öylesine yavşak afedersin bilog. Hem psikopat hem tırsak?!

Allah aşkına üreme kriterleri konusundaki isyanımı duysun şu bilim adamları. Bu ve türevi şahısların genlerini tespit etsin ve ola ki birisi gebe kalırsa zinhar yokedilsin o gavurun tohumları. Doğmasın lan böyle yaratıklar.

Ya da madem doğdular, yapılacak bişey yoktu anneleri tuvalet eğitimi vermesin bunlara, yiyip yiyip yapamasınlar, çatlasınlar falan.

Fatma ŞENmiş! Neresi şen lan ?!

9 Temmuz 2012 Pazartesi

Memeler fora

Yalnışlıkla keynote'ını sildiği için kendisini "günün en de şapşal süper kahraman dişisi" ilan eden Patria kişisinden selamlar bilogcum.

az önce "benim bu haylaz ülkemde neleeer neler de olmuş" diyerekten gazetelere göz attım ki; bir de n göreyim, "güneş, sen gel ülkemin insanının başına geç". Cayır cayır yak insacıkları. Yanmanın nihai sonucu olarak da bir takım cehennemlik işlere sebebiyet ver.

Günün cehennemliği konseptli hadisenin kahramanları; büfeci ve kadın.

8 Temmuz 2012 Pazar

haydi sevgililili lilili li yar

saçlarıyla olan ilişkisini bile yönetemediği için ilişkiler konusunda asla ahkam kesmeyen Patria'lıdan pek bi sevgililer bilogcum.

"ahan da imla yapmış saftirik Patria'lı" diyenler, kabaran iştahınıza sağlık ama bilerek sevgililer dedim.

İlginç bir sabaha uyandım çünkü bilog, kendimi bir anda  haydi sevgililili lilili li yar şeklinde bir şeyler mırıldanırken buldum. yeryüzünde birşeylerin yolunda olmadığını anladı tabi hemen süper kahraman dişiniz. bu bir işaretti.

veeee bugüne kadar hep "sevgi" dilediğim sevgili düd düd düriyelerime tarihi bir kıyak yapayım dedim; "sevgili" diliyorum sizlere lan.

"nasıl da bonkör bir Patria'lıysam kendime değil sizlere diliyorum hınzırlar" der haneme yıldızlı bir puan da işlerim hani.

5 Temmuz 2012 Perşembe

Tatil Fotoğrafları

Sırf ayrımcılık yapmamak için gerekirse karpuzu çekirdeği ile yiyebilecek Patria kişisinden pek bi selamlar bilogcum.

Tatilden bahsetme şansım olmamıştı. Söyleyeceklerim çok kısa; Kalkana gittim, rafting yaptım, İngilizleri inceledim, yedim-içtim ve döndüm.

İçim İstanbul, dışım Kalkan diyordu açıkçası. Ama keyfin, zevkin, neşenin taaa nerelerine indiysem, döndüğümde sanki Kalkan'da doğmuşum da vatanımdan sürülmüşüm gibi hissettim.

Döner dönmez, bikinili, pareolu, o club senin bu bar benim vur patlasın çal oynasın fotolarımı facebook'a ekledim. Buradan bakabilirsiniz :)

Derkeeeen çarpılıyordum ya ben la, baksen Allahın işine. Eklemedim tabi lan; bir Patria kişisi kime neyi göstereceğini bilir ve elbette düd düd düriyeleri de. bunca zevk ve sefa içerisinde foto olayına girmedim tabi. yani Summer 2012 <3 başlıklı bir albümüm yok. olmayacak da.

Yaz temalı albümlerin burnumuzun dibine dibine sokulduğu bu malum sezonda, daha fazla popo, kumsala yazılmış isim-çizilmiş kalp, toynak arası terlik, fuşya şemsiyeli kokteyl, kısa kot şort ve havuz kenarına monte edilmiş triceps fotosu görmek istemiyorum.

Neyse, bir Summer 2012 <3 başlıklı bir albümüm olmayabilir ama ağzımı çarık gibi açıp gülümsüyorum bilog. Tıkırım yerinde.

Kavrulmuş Patrianız...


Dipdip: İstanbul sendin aşkım şilop .d

3 Temmuz 2012 Salı

neremden bakınca ukala gözüküyorum?

Klimayla olan düzeysiz beraberliğini sürdürmekte ısrar eden Patria kişisinden selamlar bilogcum.

Dün paylaştığım yazıya yapılan yorumlardan birine hoplaya hoplaya gülmekle meşgulüm. Aldım ofis kişilerimi de dibime onlar da azcık sebeplensinler dedim ve sordum alenen,

neremden bakınca ukala gözüküyorum lan?

- kız bak bakiyim bir arkama, totomda bi ukalalık söz konusu olabilir mi? 
- yanaklarım bugün azcık ukala gibi ama daha olmamış sanki?!
yok yani, kulağımdan falan da baktık zerresi yok.

boş işler!

he ukala gözüksem n olcak ayrıca da  kime n yani, sanki al beni nüfusuna diyorum okuyanlara. eğleniyorum şurda, hatta eğleniyoruz.

takip edenlerin birçoğu eminim açıkça doğrulayacaktır ki, asla ve asla yorumları es geçmemeye, dönüp cevaplamaya özen gösteririm. 1-2 aydır bir çeşit manyaklıklar var üzerimde kabul ama öküz gibi doğradılar bildiğin beni, aynı anda kaç ameliyat oldum olm bu kadar da zalim olma bilog, sayemde sırıttığın anları anımsa.

düd düd düriyelerim  hariç ayağını denk al bilog! dişlediği elmadan bile helallik isteyen bir Patria kişisi kolay yetişmiyor di mi ama?!

2 Temmuz 2012 Pazartesi

Gelinleri de döverler

Geleneksel zatürre mevsimini dün itibariyle açan Patria kişisinden pek bi selamlar bilogcum.

Öyle bi yaydım ki totoyu n biloguma bakar oldum n maillerinize. Kendimi elbette kınıyorum ve asıl konuya geçiyorum derhal.

Bugün bir haber okudum bilogcum. Manyak manyak işler olmuş yine ülkemde.

Damat "halangil bana sahte bileeerzik taktı nağbeeer" diyen gelini al aşağı etmiş.

Gelinlikle yerlerde sürüklenen sevgili gelin, yahu bir bekle. madem o bilezik sahte, sen de halasının kızına takarsın düğününde vakti gelince, çeneni tut" demeyeceğim "elleru kirilasica sana gelince; senin ta ağzına filler etsin" de demeyeceğim. ayıp ya sahiden, bunlar barışır ve çocuk doğururlar, lütfen üreme kriterleri yeniden değerlendirilsin diyeceğim. üremeyin olum siz!

Dipdip: Yazıdan da anlaşılacağı üzere; kriterler değişti. Günün birinde evlenmeyi planlarsanız, alınacaklar listesinde çanta tipi şok cihazı ve biber  gazınızı falan da ekleyin. Müstakbel kocanız alnınızı öpmek yerine, gözünüze çakmaya yeltenirse hazırlıksız yakalanmayın.

27 Haziran 2012 Çarşamba

Evlenme teklifi

Çekiç tarafından incitilen çivilerin, yegane savunucusu Patria kişisinden pek bi selamlar bilogcum.

Bilmem daha önce bahsettim mi ama bir aile geleneği olarak Beşiktaşlıyım, he sorsan kalecisinin adını bilmeyecek kadar bu sene Lig'i takip de etmiyorum. Lise zamanlarında, Çarşı grubuyla beraber gittiğim maçlar hariç son yıllarda, (verilen hiç bir söz tutulmadığından) maçlara da gidemiyorum.

Çıbııklıı bir forması bile olmayan ben, evet işte o mağdur ben! bugün bir habere denk geldim. Beşiktaşlı taraftarlardan birisi, sevgilisine aşağıda izleyeceğiniz videoda da görüleceği üzere evlenme teklifinde bulunmuş.

26 Haziran 2012 Salı

Dönek Patria

Kışın tüketilmek üzere güneşte kurutulan Patria kişisinden pek bi selamlar bilogcum.

Bir tatili daha sömürüp aranıza dönmenin o müthiş havasını yaşıyorum. Keşke tüm sevdiklerimi de yanımda götürebilseydim. O derece güzel yerlerdeydim. Hava atsam haklıyım; o derece hani.

Tatilden mini notlar paylaşacağım, sonra gidilesi-yapılası işler kampanyamıza ve reklamlara geçerim.

Neyse, çalıştığım zamanlarda bile saat 08:45'den önce kalkmayıp, 5 dakikada giyinip ofisine koşan bu hınzır ben, tatil süresince 7 civarlarında zort diye uyanmış olmanın şaşkınlığında öncelikle. Geceleri uyumak için uyku duasına çıkan Patria'nız kömüşler gibi hep uyudu. Hem de 12 falan gibi yahu. Kendimi bu ilginç değişim için tartaklayacağım açıkçası.

20 Haziran 2012 Çarşamba

Gidiyoruz

çorabının kaybolan eşini ararken kendisini de kaybeden Patria kişisinden pek bi selamlar bilogcum.

çok edepsiz ve hayırsız bir Patria'lı olduğumun farkındayım nicedir biloguma yazmıyorum. Maillerinize cevap vermiyorum ve yorumlarınıza dönmüyorum. Niye çünkü; yoğunum.

Yoğunum çünkü bir tatil vakası söz konusu bilogcum.  bildiğiniz itler gibi çalışıyorum, zaten normal şartlar altında da bir kaç kişilik iş yapardım şimdi dev bir ordu adeta Patria kişisi. Ama memnun, yüzü gülüyor.

Evet sahiden bir tatil şarttı bana ve eminim sizlere de.

bir tatil planlayın gitmeniz gerekmiyor, düşlerinizde benim için bırakın kendinizi cos diye sulara. bacakları kumlara gömüp ağrı tedavisi yapan teyzoşların suratındaki o mayışmış ifadeyi inceleyin, göbeğine kadar suya girmeden zangır zangır titreyen o sıska veledin ürperirken yaşadığı tuhaf hazzı görüyor musunuz?

15 Haziran 2012 Cuma

Asfalt yatağım


ah Patria...
sahibinden az kullanılmış babaların şehri...

n vakit bir babasızlık düşse gözpınarlarıma,
şehrinin su kaynakları tükeniyor.
anla !

al..! 
al, uzanıp uyuduğum asfaltlardaki huzuru, 
çıkmaz sokaklarına iliştir!
dudaklarımdan sızan öfkemi de al
ve azad et köşe başlarında tefecilik yapan 
sağduyu cambazlarını...

al Patria..!
al, avuçlarıma bırakılan bu emanet yalanları,
bana bir tutuşmalık baba kavuşması gönder.

14 Haziran 2012 Perşembe

Alnımda n yazıyor?!

ah bu ben... rüyasız uykular ülkesi Patria'nın çıldırmış prensesi. 8 yıllık bir düşmanımı yendim. CA kaybetti!

evet, ben eşsiz bir zafer kazandım ve bir adam kaybettim. o adamla beraber haritamı da!

şimdi özgürce yürüdüğüm kaldırımlarda, bazı tanıdık izler arıyorum.  karışıyorum kalabalık yalnızlıklara.

yoo, yeni yüzler keşfetme telaşım yok, yordu beni tanıdığım insanların her gün değişen suratları ve diğerleri nasılsa kendilerini tanıtırdı.

7 Haziran 2012 Perşembe

O An'lar Son Bölüm

Yan uyuma bağımlısı Patria kişisinden pek bi selamlar bilogcum.

Ah O An'lar...

Tat alamama sorunsalımla ilgili doktorum koku almaya bağlı bir açılım getirdikten hemen sonra. Sinsi bir serinlikle yanıma yaklaştı ve aynen şunları söyledi;

"Hiç Eliza testi yaptırdın mı?"

"E yaptırmadım" dedim. O AN doktorum sargıların altında fıldır fıldır dönen gözlerimi göremediği için çok şanslıydı. Nasıl yaniydi düşünsenize neden Eliza falan yaptırmam gereksindi ki? Kanserden sonra bir de AİDS mi?!

Tahlilimin şüpheli çıktığını söyledi.  O AN annem geldi gözümün önüne. gözlerimde ikamet eden tümörlü hücreleri bile kabul edemezken nostaljik zihni, evladının AİDS olduğu gerçeğiyle nasıl yüzleşecekti ki?! "AİDS değilsin sen zayıfsın" diye mi avutacaktı hızlı hızlı atan kalbini.

doktorumun şaka yapmadığı gayet netti "bu tahlilleri bir daha yaptırmalısın düşükte olsa bir ihtimalin var" dedi o düşük ihtimale tutunarak bir kaç dakika bile yaşamak o kadar yordu ki beni "n yapmalıyım" sorusuyla ilişkiye girdim ama boşalmak bilmedi zihnim!!! İş yerime haber vermeli miyim? peki ya aileme? bilogda yazmalı mıyım? Bu bir sır olarak kalabilir mi, kalmalı mı? ve zaten bunca senelerdir çektiklerim az mıydı?

Doktor odadan çıktı geride kanserden arınmanın mutluluğunu, AİDS olmanın verdiği korkuyla takas eden bir Patria'lı bırakarak.

Refakatçim olan arkadaşım da O AN'ların şahidiydi ve ağlamaya başladı. "Sakin ol lan" dedim ağlamamak için kendimi hırpalarken. "Sakin ol ve nerede bu tahlili yaptırabiliriz araştıralım. Kimsenin belası olmak istemiyorum" N kadar acı verici bir durumdu bu yani kendimi yine tamamen ötelemiş kimseye dert olmak istemediğimi söylüyordum. N zaman gelecekti kendimi düşünme sıram?!

Hastaneden çıkar çıkmaz anneciğimin evine gittik. O kadar berbat bir haldeydim ki; O AN anladım hayatımın geri kalanını doktorun açıklama yaptığı hasta odasında bırakmıştım. Anneme sarılansa; kanserden arınmış ama damarlarında AİDS adı verilen bombalarla dolaşan bir et yığınıydı. Korktum, hemen iterek uzaklaştırdım annemi zavallı bedenimden. E açık yaralarım vardı, bandajlarım da kan! Açıklama yapamadım. Hayat onu parçalara ayırmış ve bir çocuğun elinde defalarca birleştirilen bir puzzle gibi hırpalamıştı bu yükü ona yükleyemezdim hem de böylesine mutlu bir gününde.

O AN'larda kendimi yeryüzüne ait olmayan kusurlu bir üretim gibi düşündüm, boğuluyordum, adeta soluğum bedenimi terkediyordu.

O gece kardeşime anlattım. "Ablası maymun" diye severim küçük kardeşimi ve "Ablası Aids" dedim konuya girmek için. Ama o "Sus ağzına çarparım o nasıl laf" dedi sevgi dolu bir şekilde. Şaka yapmadığımı anladığında; anıra anıra ağlamasa iyiydi ama ağladı zilli. "Dedim sana o dövmeler ağzına sıççak diye di mi?" dedi dişlerini sıka sıka. Bir avuç suda değil kardeşimin bir avuç gözyaşında boğuldum bilog. Onun gözyaşları benim mezarıma döndü. Sevdiklerime nasıl böyle acı verirdim?! O AN beynimde bir soru belirdi durdum ve dedim kendi kendime "Bu bana nasıl bulaştı?!". Bu illet hakkında öylesine bilgisiz ve öylesine kördüm ki hemen internete girmesini istedim.  

AİDS Nasıl Bulaşır?

Sahi bilogcum AİDS nasıl bulaşır fikriniz var mı? Artık Dişçi koltuğundaki tek korkunun diş çektirmek olmaması gerektiğini bilmenizi ve mutlaka bu konuda araştırma yapmanızı hatta dönüp AİDS hastalarının yaşadıklarını kısa da olsa okumanızı isterim. O gece sabaha kadar kardeşim benim için internette araştırma yaptı ve bana bolca okudu. Sabah olduğunda arkadaşım beni almaya geldi, sağlıkçı olması işimi epey kolaylaştırdı. 2 ayrı yerde istenen tahlileri yaptırdık. 2,5 saatimiz vardı sonuçları almaya.

O 2,5 saat tarifi zor dakikalar, saniyeler hatta saliseler demekti. Evet gerçekten AİDS olabilirdim çünkü dövmelerim vardı ve herkes gibi savunmasızdım bu virüse.

2,5 saat geçti ve O AN geldi. Arkadaşımın avuçlarına tutuşturulan zarf değil; hayatımın bizzat kendisiydi. Aceleyle zarfı açtı arkadaşım ve HIV Negatif.

Koduğumun HIV'i dedim işte O AN.Kedi miydim de ben göz dikmişti canıma, daha kaç canım vardı beni bilog yaşamaya?

Artık sadece kanserden arınmış bir Patria'lıydım bilogcum. anneme koştum doğal olarak ve eve vardığımda doya doya sarıldım önceki gün yersiz yere itmiş olmanın mahçupluğuyla. ve "anne ben Hiv Negatif değilim ya" dedim "Negatif bakma bebeğim hep pozitif ola aferin sana" dedi.

Aferin Patria'ya!

Tahlil sonucunun neden böyle çıktığına gelecek olursak, paket şeklinde olan testler hızlı sonuç vermesi açısından tercih edilebiliyormuş ve cihazda asıl süresinin üstünde bekletilmesi durumunda malesef bozularak hatalı sonuç verebiliyormuş. Aman diyorum doğru laboratuarlarda tahlil yaptırın!

6 Haziran 2012 Çarşamba

O An'lar Bölüm-2

Mahallesinde park olmadığı için pazar tahtalarından kaydırak yapan Patria kişisinden pek bi selamlar yeniden bilogcum.

O An'lar devam ediyor hınzırlar.

ameliyathaneyi birbirine katıp "yan yatma hakkım"ı geri kazanmış ve nihayet odama getirilmişim. Sanırım bir süre daha kömüş gibi uyumuşum. kendime geldiğimde; kafamda bir baskı, sanki orangutanlar kafamda aile yaşantısı sürüyor! ve burnumda çılgınca kokular. Sanki hasta odası değil ultra herşey dahil otel restaurant'ındayım.

Söz konusu sahneye"Bastırmayın lan" diye bağırarak dahil oldum. Gözlerim kapalı olduğundan tespit edemiyordum başımı avuçlayıp sıkanı. Küfür falan etmedim açıkçası ama edebilirdim. Cevap beklemeden "n yiosunuz siz?" diye devam ettim. Utanmaz arlanmazın biri hasta odasında resmen kuzu çevirmiş öyle bir koku ki aklımı çeliyor! Arkadaşım hemen panikledi tabi "N bastırması be?" başımdaki baskının ameliyat yüzünden olduğunu söyledi rahatladım.

Aklım kokuda hala tabi "Kuzu çevirme n iş dedim?" gayet cazgırca. Hasanpaşa Köfte yiomuş, hanımefendi beklerken acıkmış. Azcık istedim tabi doğal olarak. Olamayacağını söyledi. "Hepsini değil azcık lan" dedim çirkin ve tehtitkar ses tonumla. Yine kabul etmedi ve O AN olanlar oldu! 

24 Mayıs 2012 Perşembe

Mini Bir Elveda... Kanserin Elinden Tutup Yürümek

Kendimizi küçük birer bilim adamı gibi hissetmemize neden olan, Fen bilgisi derslerinden öğrenmiştik; hücre en minik birimdi.

Bizler, öylesine saf ve hücre dedikleriyse öylesine ufaktı ki; masumiyetimiz izin vermezdi, bir minik hücrenin gelip de milyonların ölümüne neden olabilecek kadar devleşeceği gerçeğiyle yüzleşmeye.

Tutup ellerinden, binlerin, milyonların ve yıkımların yürürmüş meğer; kanserli bir hücre .

3-5 yetişkin bile, bir araya gelerek, toplu hareket edemezken, tek bi hücrenin önünde hızla diz çöken yaşamlarımız...

Bu, tanrının insanlara; "ben varım! sen ki tek bir hücreden ibaretsin ve eğer ben istersem tek hücre ile mezar olacaksın, ayağını denk al" demesinden başka n olabilirdi?!

23 Mayıs 2012 Çarşamba

Son Sağanak

Dam üstüne henüz çul serememiş Patria kişisinden pek bi selamlar bilogcum.

Girişten de anlayacağınız üzere şarkı-türkü kıvamındayım. Ağlanası ve hüzünlü sözlerine rağmen, göbek attırabilen şarkılardan bahsediyorum; Gönlüm Ataşlara Yandı Gidiyor, Değer mi Hiç?, Sevenleri Sevdiğini Vermediler, Aramadığım Yer Kalmıyor Seni ya da Çile Bülbülüm gibi.

Az sonra başlayacak olan 9/8'liği umutla bekliyorum, dramıma son vermesi için. Müzik susana kadar n kadar keyifli olduğumu düşüneceğim, şarkının içindeki dramı da yok sayarak... Müzik sustuğunda bezgin bedenimin içine geri döneceğim ve şarkının sözleriyle başbaşa kalacağım; sevenleri sevdiğine vermediler diye zırlamaya başlayacağım. buna isyan etme hakkım var bilog.

Daha isyan edebilecek tonlarca sıkıntım varken, totomda patlayan nice hayale rağmen, "tokmak davulun canını kimbilir nasıl da acıtıyordur" diye düşünebilme çaresizliğim sizi yanıltmasın.

21 Mayıs 2012 Pazartesi

Rutubetlenen insanlar

Çift kat cam arasındaki asla temizlenemeyecek olan lekeler yüzünden hüzünlenen Patria kişisinden selamlar bilogcum.

Az önce ofisimizin camından etrafı seyrediyordum. Aklımda "müşterime nasıl milyonlar kazandıracağım düşüncesi" elbette yoktu; mal mal duruyordum işte ve birden gözüm yolun çaprazından gelen bir dişiye takıldı. Dişi yaklaştıkça bakışlarım daha bir sabitlendi üzerine. Lan o da ne; saf saf gülüyor, kollarını göğüs hizasında birleştirmiş ve başını bir kuzeye bir güneye savura savura geliyor. Aman tanrım bir kıskandım. Resmen aşırı derecede mutlu bir insan, nasıl özendim anlatamam. Sonra düşündüm, bir insanı n mutlu edebilirdi, hem de gökyüzü kapuska gibi allak bullak bir haldeyken?! Bugün pazartesiydi ve benim tam tersime yüzünde şebeklerden kalma bir keyif, dervişlerden kalma bir huzur ve dünya yansın koyverdim bakışları...
 

Sahi bir insanı n mutlu edebilirdi bilogcum?! İnsan mutlu olmayı nasıl öğrenmişti ve utanmadan hemen sonrasında birilerini mutsuz edebilmeyi de.

Beni çok dellendiren insanlar da dahil olmak üzere asla kimsenin mutsuzluk kaynağı olmaya çabalamadım. Tamam carladığım, hadi ordanladığım ve naaaaş dediklerim oldu ama asla gözlerinin içine baka baka mutsuzluğu öğretmedim insanlara.


Neyse yeterince kendi reklamımı yaptığım için gururla geldiğim bu satırlardan da anlayacağınız üzere; biraz keyifsizim. Çevremde mutlu insanlar gördüğümde mahallesine dönen salıncak gelmiş o veletler gibi seviniveriyorum. Sevgililer görüyorum

18 Mayıs 2012 Cuma

Baba Masalı

Patria, sen nereden bileceksin;
Masallarla yaşar
ve gerçeklerle ölür burada insanlar.

Mesela;
benim Jüliet'im facialar diyarındaydı.
o faşist leylek, tilki yerine bez bebeğimi parçaladı,
ucuz pompa fiyatlı benzinler içtim gökkuşağında,
şarabım kerbelada buharlaştı.
göğsümün kabesini taşladı kelebekler,
şeytanlar aşkta uzmanlaştı.

sonra kaçtım kendi gölgemden,
sığındım istasyonlara
ama tren garlarını da hiç sevemedim ben,
demir tekerler rayların canını yakardı.

anla Patria!
ve al...
Al düşlerimde büyüttüğüm delilik fidanlarını
bana bir avunmalık baba masalı gönder.

17 Mayıs 2012 Perşembe

okur mektubu yazılır ve cevaplanır, cilalanır parlatılır...

Çakma Okur Mektubu Görseli -1
Cicoz sakızlarını çok özleyen Patira kişisinden selamlar bilogcum.

Totoyu yayma saatlerimden biriydi, gazetelere bir göz atayım dedim aman da n göreyim, gülsem mi ağlasam mı bilemediğim bir haber'e denk geldim.

Kahramanlarımız, çipçirkin dobiş bir kız ve onun hesap kitap işlerinden sorumlu annesi. 

Hesap kitap işlerinden sorumlu anne kişisi kızını teee 19 yaşına getirir ve emekli olur. Emekli hesap kitap işleri uzmanı anne kızını karşısına alır ve "bak kızçem; allah n verdiyse bunca sene hunharca yedin, seni doyurmanın n demek olduğu hakkında bir fikrin dahi yok, yaşın da ilerliyor, emekli maaşıyla sana ancak zerzevat alabilirim ama zepzengininden bir koca bulursan o sana pirzolalar alır, löp löp bonfileler, yağlı yağlı antrikotlarla besler seni, kaldır koca totonu da zengin doktor bir koca bul hem benim basuruma hem senin mide sorunsalına bir çözüm bulsun" demiş.

16 Mayıs 2012 Çarşamba

Kuşak takışması

Kuşak takışmasının orta yerinden bildiriyorum, burada herkesin elinde bir fotoğraf makinası var sevgili bilog.

Gitgide nasıl umursamaz canlılara dönüşüyor olmamızı, aşamalarımızı tamamlamamıza veriyorum, yani sanırım hepimiz en sonunda toprağa falan dönüşeceğiz. taş olcaz lan yakında.

Mesela, 60'lar, neymiş len o 60'lar öyle?! bağlılık ve sadakat olgusu o kadar baskınmış ki; babanın uşak olarak girdiği evden, oğlu bahçıvan olarak çıkarmış. E bağlılık sadece hizmet edilen yere değil, vatana da bağlı gariplerim ve savaşlar falan var. Makinalar insan hayatında baskın ama insana mecburlar. Savaşa savaşa öldüre parçalaya, barışa özlem duymuş zamanla garibanlar. E "üreyememe sorunsalı" eklenmiş bi de gariplerimin dertlerine. savaşlar bitmiş, barışın verdiği rahatlık ve alkolün verdiği yetkiyle; üredikçe üremişler. veee tam 1 milyar bebek doğurmuşlar, utanmaz arlanmazlar.

15 Mayıs 2012 Salı

51 yaşında bir yaratık ve 14 yaşında bir çocuk

Dünyayı yaşadığı mahalleden ibaret sayan Patria kişisinden yeniden selamlar bilogcum.

Evet sahiden dünyanın mahallemizden ibaret olduğunu sanardım ve bana göre kötü babalar dışında bir de gözlüklerimle alay eden diğer veletlerden daha kötü kimse olamazdı. Ama büyüdüm ve benimle beraber mahallem de.

"Gelecek hep çok daha iyi olacak", "sen iyi olursan onlar da iyi olur", "sana taşla vurana ekmekle vur" diyerek büyütülmüş ve uslu kız masallarıyla avutulmuş her türk kızı gibi, dünyanın annemin anlattıklarından ve benim sandıklarımdan çok daha beter bir yer olduğunu anlamam çok uzun sürmedi elbette.

14 Mayıs 2012 Pazartesi

bana yıldızları borçlu olana

çiroz olduğu için metro turnikelerinden jetonsuz geçebilen Patria kişisinden pek bi selamlar bilogcum.

evet çirozum çünkü dert, sinir ve stresle besleniyorum. ofiste n kadar obez, n kadar camış mezhepli , n kadar tır totolu hatun varsa gamsız, kıvamsız ve rahat. tüm gün sandalyeyle bütünleşerek kalorilerini koruyorlar, hiç hareket etmedikleri için yağları olduğu gibi yerinde duruyor. bense o proje senin bu proje benim koş müşteriye koş tasarıma, koş sigaraya koş türk kahvesine koş dedikoduya derken telef oluyorum. onların rahatlığını kamufle edebilmek için de ekstra mesai harcıyorum.

11 Mayıs 2012 Cuma

Mim Rezaleti

Mim, ödül, madalya ve türevlerinin olduğu bir post gördüğünde, ıslak elle tutulmuş bir kapı koluna dokunmuş kadar huzursuz olan Patria kişisinden pek bi selamlar bilogcum. 

Giriş cümlesi açıkça gösteriyor ki azcık çemkireceğim. Yani insanlar sahiden “en sevdiğiniz rengin n olduğunu” ve ya “kaybolan çorabınızın eşini nerede bulduğunuzu" merak ediyor olabilir mi? Sanmam!

Elbette enformasyonu artırmak sevimli olurdu. Bilog yazarları kaynaşsa, daha üretken olmak için motive edilebilse harika olabilirdi. Ama doğru yöntem, klişe sorulara, verilen sığ, standart ve içeriksiz yanıtlar olmamalı. Hem bunca içerik fakiri detay kime n katabilir ki?! Bana katmadığı hatta irite ettiği bir gerçek şekerlerim.  

7 Mayıs 2012 Pazartesi

bir bağımlının kriz anları

Gün içerisinde 10 koca bardak çay ve 2 türk kahvesi içmezse yaşamla bağları kopan Patria kişisinden selamlar yine bilogcum.

Evet, ben bir bağımlıyım bilogcum. 
Çaylarıma ve kahvelerime bağımlıyım. Çayıma attığım 1,5 şekere ve kahvemin köpüğüne de bağımlıyım. Bu bağlılığım beni zaman zaman zor durumda bırakıyor. Öyle bir bağımlılık hali ki; onları biraz aksatsam, sevgili başıma delicesine ağrılar giriyor, kalbim hopur hopur hopluyor ve bakışlarım vahşileşiyor. Evre evre yaşadıklarımı anlatmak isterdim ama son evrede tamamen mallaştığım için detay veremiyorum. Çok fena bir haller işte heheh. Nerden çıktı bunlar diyenler için özetime geçebilirim.

4 Mayıs 2012 Cuma

kilo aldırmayan atıştırmalıklar



Babasızlığımın verdiği yetkiye dayanarak kendimi insanlığa bir süper kahraman olarak adadığım günden beri, diğerleri için neler neler de yapabilirim acaba diye düşünmeden bir an bile geçirmedim bilog.

Sevgilisinden henüz ayrılanlar, aldatıldığını düşünenler, mobing stresi yaşayanlar, iş bulamayanlar, tırnağı kırılanlar, sınav telaşı yaşayanlar, yüzündeki tepsi kadar sivilcelerle

30 Nisan 2012 Pazartesi

Kazıklarla besleniyorum

öksürürken ciğeri ağzından fırlayan, haprşırdığında yüreği hop oturup zort kalkan Patria kişisinden selamlar bilogcum.

perişanım açıkçası. ciddi anlamda hastayım ve günlerdir deliksiz 1 saat bile uyumadan, günde 18 saat mesai ile yaşamımı sürdürüyorum.

bu post'un özeti; "takımını iyi kurmazsan golleri kaleye değil bizzat totona yersin"dir. siz; siz olun asla asla ve aslaaa kaşı ayrı totosu ayrı oynayan adamlarla, işi sahiplenmekten, ekip çalışması bilincinden ve etiğinden uzak insanlarla başarı elde edeceğinize inanmayın. bunlar "ağamsın paşamsın" diyerek patronlarına ajitasyonlar yapar, mert bir erkek duruşu taşımayı bırakın ufacık bir hatada zırıl zırıl ağlar ve sen eninde sonunda 1001 uğraşla kazandığın müşteriyi, bu kancıklar yüzünden kaybedersin.

sıkılmadan okuyacaklar için detaylar aynen şu şekilde;

22 Nisan 2012 Pazar

Yaramaz Patria

ah Patria!
sen nereden bileceksin!?
ben düş mevsiminde doğmuşum,
galibiyet şarabıyla kırklanmışım, 
amazonlar sarı saçlarıma mor çaputlar bağlamış, 
mahallenin delisi o gün kapı dışarı çıkmamış.
al saçlarımın sarısından, 
dişiliğimin arsız kostümünü ve deliliğimi de al..!
tutam tutam yol düşlerimi,
ve bana biraz baba nasihati gönder.
ben
çok 
yaramazım.

Çok hasta olduğu halde sigara içmeye devam eden hatalı Patria kişisinden pek bi selamlar bilogcum. 

O kadar çok hastayım ki bilog ve o kadar yoğun bir döneme geldi ki hastalığım kendimden soğudum. Ofiste n kadar çöp kovası varsa peçetelerimle doldurdum. Gıcık muhasebecinin çöp kovasına ayrıca ilgi gösterdiğimi söylemeden edemeyeceğim. 

Beni affet bilog, birkaç gün fazla mesai ve sümük istilası nedeniyle yazamayacağım. 


18 Nisan 2012 Çarşamba

Çocuk katilleri

sırf 5 kardeş'in kim olduğunu öğrenmek için tokat yemeyi göze alan Patria kişisinden pek bi selamlar bilogcum...

Uzun zamandır elime hamur kağıttan bir gazete almamıştım. Bugün gözüm bir gazeteye ilişti ve kokusunu içime çekmek istedim, özlemişim lan ama anılar canlanmasa iyi olurdu....

Seneler önce bir anneler gününde, anneme aldığım hediyeyi kaplayacak bir kap bulamayınca gazeteden üreteyim dedim. hediye paketi olmaya aday bir gazeteden, beğendiğim haberleri kesecek ve ayakkabı kutuma yapıştırarak, anneme hem hediye hem de harika haberlerin olduğu bir gazete derlemesi de sunacaktım. Haber seçimleri sırasında aniden

17 Nisan 2012 Salı

Kızılgın'a...

aynı çocuk parkına mı gömdüler bizi,
gelecekle saklambaç oynarken?!
sen gökyüzünü giyinip omuzlarına,
gözlerinle ıslattın yeryüzünü.
bense binip rüzgarın avuçlarına,
terketmek istedim tanıdık yalanları.
"yalanlar
olmadan
daha
yaşanılır
olamazdı
dünya" dedim. 
üşendim, vazgeçtim!
ve üstüme, sol göğsü dekolteli bi yalan giydim, 
soyundum gözyaşlarından, 
ve koyu kırmızı, 
ve daha parlak 
yeni yalanlarla süsledim dudaklarımı,
ben sızım dedim sen kızılgın...
kafiyeye gerek yok, kısaca yazdıklarını özledim!
ziyaret edilesice...

16 Nisan 2012 Pazartesi

Çıkışta kavga var...

ağzın tam ortasına tekme çakmalı Patria kişisinden pek bi selamlar bilogcum.

ekşın içeren bu girişin ardından size anlatacaklarımı lütfen, reflüsü, gaz problemi, bağırsak kurdu olanlar ve tabi kavgadan tırsanlar okumasın. sonra vay efendim Patria ömrümü yedi, yok ben bu bilog yüzünden az kaldı deliricem tarzı sözler etmeyin. 34 bedenim kırılıyorum.

neyse uzatmadan anlatayım; Vodafone Freezone LMY için bir projem vardı ve sürmenaj olacak kadar yoğun çalıştım. Yorgun bir şekilde geç saatte ofise döndüm. Ellerimde peruklar, kostümler vs. ofisteki dişi kitle pek bi sevinçli, bir neşe bir gırgır, peruklar takılıyor, kostümler deneniyor. eğleniyoruz len işte, klasik mesai sonrası ofis halleri. 

bir sigara arası verdim ve ön tarafa geçtim, 3 kişi laflıyoruz. o sırada karşımızdaki okulun duvarına tırmanan 2 insan gördük ve siyah saçlarına ve kaşlarına rağmen uzun sarı dalgalı peruk ve beyaz bir şapka takmış olanımız HAAAAAĞYT diye insanlara karşı bir böğürdü. duvardakiler tırsma ve şaşkınlık içerisinde bakınırlarken, bizim hatun NAPİOOĞNUS OLOOOOOM diye 2. bir çığlık attı. duvardakiler gayet psikopat bir şekilde koşarak dibimize kadar geldiler ve böğüren arkadaşıma SEN NE DİOON tarzı ilginç bir soru sordular. arkadaşım hiç beklemediği bu tepki karşısında "ehi öhü eke" falan derken bir baktım sen serseri gel benim arkadaşımın bileğinden tut, kıza saldır! aklım başımdan gitti, kızın canını yakıyor resmen

5 Nisan 2012 Perşembe

Kız Kıza Eğlence

Bir Kız Gecesi etkinliği konulu postumdan hepinize selamlar bilogcum.


Doğum günüm nedeniyle kızlar beni eğlendirme kararı almışlar. Her öğlen yediğim öküz, manda ve hipopotamlar nedeniyle beni Hayvanat Bahçesine götürüp eğlendirmelerini beklerken kızlar, "balık olalım rakıya dalıp çıkalım etkinliği" önerdiler. Ama nasıl olurdu?! Çünkü ben ev tipi bir Patria kişisi olduğumdan, nasıl eğlenilebileceği konusunda yeteneklerimi tamamen yitirmiş durumdaydım.

4 Nisan 2012 Çarşamba

Kreş Terk

Açılan yeni sekmede beklerken, uyuyakalan Patria kişisinden pek bi selamlar bilogcum.

Bugün yeğenimin doğum günü. O, minik bir erkek kişisi, baba yerine bi dede kakaladığımız, dişi nüfusun ezici ağırlık oluşturduğu evde erkek kalabilme ihtimali e biraz zayıf tabi. saç düzleştiriciler, rengarenk makyaj malzemeleri, sütyenler, korseler, diş ipleri, altın çilekler, ayrılık acısı, tuvalet kavgası falan.... Veletciğimizin tek erkek modeli dedesi ve o da sadece gürültü çıkarıyor bildiğiniz üzere.

Bazen çok iyi bir teyze olamadığım için kendime kızsam da onunla birarada geçirebildiğim zamanlarda kendimi görüyorum; hüznü yaşıyorum. Gözleri hep uzaklardan birşeyler bekler gibi, sözleri hep bir şeyleri öğretmek ister gibi "gel buyur bak acımın tadına" der gibi tontişko yanakları. Acıyı erken yaşta öğreniyor çocuklar...

Onunla aynı yere bakıyoruz, baktığımızda göremediğimiz; babalarımız...

3 Nisan 2012 Salı

Sürmenaj

Karşıdan karşıya geçerken n sağa n sola aslaaa ve asla bakmayan, edepli Patria kişisinden pek bi selamlar bilogcum.

Az önce ekmek arası 2 mandayı mideye indirip, "aman nasıl da kilo almıyorum hahay" gıcıklığımla, tüm ofis dişilerine havamı bi güzel atıp, direk odama geldim.

bi baktım n görmiyim?! çiçek falan gelmemiş, renkli kalpli çikolatalar falan gelmemiş, bilmem nerenin sözleşmesi, İK firmalarından bi takım dergi vıttırvızıkları, pop tasarım CD'leri, 10larca mail. yani bilogumu okuyan sevgili müşterilerim üzerine alınmasınlar da okumayan bazı hınzır müşterilerim yememiş içmemiş hep mail göndermişler heheh. lan bi gün de çiko gönderin n biliyim piyasaya yeni çıkan ve it gibi tanıtmak için efor sarfettiğim ürünlerinizden gönderin, nerdeee hep iş hep iş yazık bana da ya. Kendimi unutup işleri hatırlamaktan sürmenaj olmak üzereyim.

Kutup ayıları için endişelenip beni hiçe sayan onlarca doğa gönüllüsüne yazıklar olsun tamam mı?!

24 Mart 2012 Cumartesi

14 yaşında bir kız çocuğu, 22 orospunun dölü

1000 gergedan öfkesindeki Patria kişisinden selamlar bilogcum.

Öfkemin sınırları bugün ofisin duvarlarını da aştı. Çevrenizde acıklı bir "yeter" çığlığı duyarsanız kaynağı ben olabilirim.

ama kafi midir benim gözyaşlarım, bedeni kirletilmiş küçük bir kızı arındırmaya. acını ciğerimde hissediyorum diye haykırsam avutur mu bilmem bir parça?!

23 Mart 2012 Cuma

Kardan Gelinlik

küçücük boya kutusuna bile onlarca renk sığabiliyorken, evimizdeki en belirgin renk; nikotin rengiydi. parmaklarıma sığdırabildiğim kadar renkle beraber, perdenin arkasında sotelenmiş, duvara yeni bi dünya çiziyordum. bay gürültü makinesinin olmadığı, renklerin özgür dünyasını. veee duvarla aramızda kalacaktı bu.

dakikalarca süren sinsi çalışmamın ardından, nihayet eşsiz eserim o gün tamamlanmıştı. hiç bilmediğim bi alfabeyle; "rengarenkliler" yazmıştım duvara.